Kıblemiz:

Kâbe

Kâbe dünyada içine bereket konulan ilk evdir. Kâbe’ye yönelirken aslında bütün kalbimizle Allah’a (c.c.) yöneliriz. Hayattayken ve öldükten sonra yüzümüzü Kâbe’ye çeviririz. Çünkü o, ölülerimizin ve dirilerimizin kıblesidir. Kıble bir yöndür. Her namazda dünyadaki bütün Müslümanların yöneldiği bir yön. Aramızdaki kardeşliğin yönü. Yeryüzünde yüce Allah’ın “Beytim” (Evim) dediği, o kutsal evin yönü.

Beytullah; yani Allah’ın evi Kâbe, bir yerdir, bir mekândır. Oysa yüce Allah zaman ve mekân kaydı altında değildir. Ama yeryüzünde bir işaret olarak Kâbe’yi seçmiştir. Kâbe’yi ziyaret edenler onun konuklarıdır. Kâbe’nin çevresi Harem’dir. Çiçekleri, bitkileri koparılmaz. Av hayvanları öldürülmez ve yuvalarından kaçırılmaz. Buraya sığınan kimseye suçlu da olsa zarar verilmez. Çünkü burası Allah’ın evidir. Harem’e sığınan yüce Allah’a sığınmıştır.

Rabbimiz Âl-i İmran Suresi’nde şöyle buyuruyor.

“İbadet yeri olarak yeryüzünde yapılan ilk bina Mekke’deki Kâbe olup pek feyizlidir, insanlar için hidayet rehberidir.

Orada apaçık alametler ve deliller, İbrahim’in makamı vardır. Kim Beytullah’a girerse korkudan emin olur.

Ziyarete gücü yeten herkese Beytullah’ı ziyaret etmek, Allah’ın onun üzerindeki hakkıdır.

Nankörlük edip bu hakkı tanımayana Allah’ın hiçbir ihtiyacı yoktur, O bütün âlemlerden müstağnidir.” (Âl-i İmran, 96-97. ayetler)

Gücü yeten Müslümanların ömürde bir kere de olsa Kâbe’yi ziyaret etmeleri İslam’ın beş şartından biridir. Ayet-i kerimede bildirildiği gibi bu, Yüce Allah’ın insanlar üzerindeki bir hakkıdır.